27 Aralık 2009 Pazar

yırtıcı bir delişmenin parmak izleri

Sessiz kaldıkça, seslerim arasında boğuluyorum. Daha da susarak, sesim gürleşiyor, aşk bir saplantı halini alıyor, artık imtinadayım sevda cümlerine, kelimeler yer eder olmuş dişimin arasında, aşıma karışıyor rahatsızlığı. En kötüsü de, anlatamadıkça daha da dolmak, akamamak, demleniyorum diye daha da acılaşmak, uykusuz ve umutsuz bir militana dönüşmek karşında: İnan boşalttığım şişelere kanımı doldursam, kokun yeter ateşlenmeye, yanan içimi senle paylaşmış bir molotof olur'um adeta... İzni sürdükçe de, bu özlemenin, kendimi kökümden dinamitler oldum, bilemezsin, benliğimin oturduğu direklerin sana rağmen, yalnız başına yaşamak onurundan mürekkep olduğunu ve onları yok etmenin seni özlemeye de, yokluğuna da hiç bir yararı, getirisi veya zaten yok olan kendimliğin iflası olur.

Şimdi birer birer kelimeler, boğazıma batıyor. Bağımsızlık diye çizdiklerimden kağıda deftere, her bir çizdiğimle kan damlıyor adeta, kabuk yok, kabuk zaten çok yaşamışlığın verdiği bir yorgunluk. Yoğunluk da desen, katılık halini almış aşk içimde, kalbim kaynamış ürettiği duygulara. Mezbahane tadı içim, gelmeyeceğin uzaklara bakarken, bir gün daha sabır ekmeği katığım, dayanasım artık gelmese, intihar, tek çeşitli yaşamayan organizma, biyolojimin başrolü, replikler sadece kağıtta yazılı kal'a'kalmış, bir tatlı huzur almaya gelip de Kalamış'ta kalınmış işte, ne yapsın Münir Nurettin, benim nihavend yürek çeperimin deliklerinden fışkıran yalnızlık basıncı hezeyanlarıma; suç da, kabahat de, yalnız benim...

En komiği de, bunca faturanın altında ismim yazarken, hala ödemeyi canımla zamanımla tevekkülümle ateşlerimle yapmaya çabam, sanki hamili* de keşidecisi** de benim bu topal aşkın, ampute sevdanın. Divanı, kitaplarca, serseri bir mayın hasretlik, ne kadar aldatsam da seni, aldattığımın aslında benliğimin oluşu kurcalıyor beni. Hangi kadının ağız tadı olmuşum, kaç tanesinin koynundan geçer olmuşum bir kervanda, hangisi umut bağlamış da, azıcık bir göz yaşı sürpüntüsü olmuşum beni özleyen göz çapağı, hiç manasız, önemsiz ve evhamsız, sadece seni önemsiyorum. Parayı da, tatminleri de, malı da mülkü de, her biri değersiz ve etkisiz eleman olan matematiğimde yok saymışken, sana eşitliyim hesaben ve maalesef sen büyük eşitsin hala, sevgim inancım hırsım hepsi mecaza asılı kalmış, gülerek itirafa mecbur oluyorum; maddiyat ve maddi sebeplerle kaç yüz kilometre uzağım sana. Rüzgarına ekili gülllerim, kinetikliğinin ürettiğim enerjinin, kendime patenajım, lastik izleri hala alev alev göğsümde.

Ne kadar görmek istesem de, bu yaradan da sızmayacaksın, insanlığım galip gelecek yine, yazdıklarım ve istediklerim okunmaya mecbur kalacak ve sadece olacak; sadece... Yaradan da benim seni, gelmeyecek yollarında bekleyen de, canıma saplayan da, acım da kendim; düşümün kovuğunda bekleyen de... Sen ise bencilliğime yaptığım melankolik bir eziyetsin, yine avunmalarıma konuk olup, ayrılacaksın kentimden, yatağımdan, imzalı bir özleme bırakacaksın bu hayranına, koku duyusunu kaybeden bu saftirik de, koklayıp anacak seni, geleceğinin ve algısının da sanrı olduğunu bilerek...

Gelmeyeceksen, gelme yani. Biraz daha kanasam da, ben özlemek erbabıyım, ellerim nasır tutmuş hüzün voltasında. Bahara değin acılarım diner, mutlaka.

* Hamil : Çekin vade sonunda vaad ettiği maddi karşılığının potansiyel sahibi.
** Keşideci: Çekin maddi tutarının, vadesinde ödeneyecek kişi. Çekin vaad ettiği maddi tutarın yüklenicisi.

Hiç yorum yok: