hani o körfez manzaralı, uzak denizli ev ve üşümek. henüz büyümediğini anlamak ve göz yaşları kuru kuru; muhtaç kalırken bir nefese; yetinmek. saatlerce, yeni bir şeymişçesine susmak, beklerken; sadece beklediğini fark etmek, sosyalliğe zülum aslında herşey, diyebilmek.
tek güneşli evreninde, kütle çekimine çok kaptırmak gibi, sonrası elleri kenetli bir ense mahali ve yıldızlara öykünmek. oysa deniz hala bekliyordu. mahal vermeden, mutluluk yapıp yemek, dakikalarını banıp kanına, yemeğin suyu olmak. beş kuruşluk biri olarak, saklanıp değerinden bir şeye kaybetmeme çalışması yaparken, fark etmek gerçeği; bayağı olarak çürümekte olduğunu.
bak şimdi 4 yıl olmuş ve ben hala yalnızım. ha dersen ki, gelişme yok, ona da ben de hoşgörü yok. artık hayattan bir şey beklemiyorum, ne varsa ben yapmaya çalışıyorum. zırıl zırıl ağlamak, hiçbir şeyi değiştirmedi, değiştirmeyecek de:
Bunca farklı zaman dilimlerinde de ben vardım, ben ile birleşti, bunca tattığım tat, soluduğum hava, güzellik görüntüsü ve acılar... Dayanacağım, daha güzelleri elbette var ve var olacaklar ve beni bekliyorlar. Daha büyükleri, daha acıları, daha tatlıları ve ben bittiğimi sandığım sırada bile hala tazelikle benim için tepinip duracaklar yerlerinde. Ben varsam varlar çünkü, ben olmadan manasızlar ve daha fazla olarak, ben manasızım onlarsız. En güzelleri ile birlikteydim, daha güzelleri ile de olacağım, sabır ve metanet ama azim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder