10 Eylül 2009 Perşembe

2 hidrojen bir oksijen.

şimdi bakıp ufk-u maziye dalan bu ovadan, geçmişin yüksek dağlarından. her ölümlüye nasip bize de nasip olmalı öngörüsü ile, yaşayabilmek. bitmeden ama bitecekmiş gibi bu kahveden, kalkış bir yıl, belki bir dakika, belki ise yüzyıl sonra olacak, deyip herşeyi zamana bırakabilimek.

ve ben hep bunu istedim. ardını, önünü düşünmeden yaşamak. kaygısız, yoksul, paramparça, leş gibi, ama yine de yaşamak. umrunda olmadan, hiç bir hakkın hukukun olmadığı gibi, peşinden de koşturmak olmasa keşke. hayatı masmavi yaşamak, dalgalandırmadan denizleri, yada dalgasına maruz kalmadan hatta yüzmeden, bozmadan huzurunu. bunu istedim hep.

bir gün elbette benim de, sonum olur. son gibi sanmam oysa, sadece yeni bir boğulnaması suyun, yine akıp gidecek olması. çamurlu da olsa, içine umutlarını gömerek, zaman zaman nefes alıp, zaman zaman dibinde iken suyun, güneşe bakmak. hayat bu olmalı ve bu. sadece yaşamak, kaçmak da olsa, hayatta olmak ve bu anı yaşamak önemli.

söylesene hadi, hangimiz tutmadık ki sapından umursamazlığın?.. şimdi ben bunları söyledim diye mi hakettim herşeyi, ha konuşsana?...

Hiç yorum yok: