Yıllardır üstüne ekledikçe eklediğim tek çocukluğum ve hoyratlığıma atacağım en büyük madik, sonunda gerçekkleşme yolunda. Hayatımın kadını yapacağım, kız arkadaşım ile ilk adımları atma yolundayız pek sayın blog. Aşk çocuğu tavırlarım boldur, bunu da biliyorum, ama artık devr-i dehhran bitme yoluna girmek durumunda. Ama her sevdiğim kadını, yine içinde taşıyan bir amele olacak kalbim, sırtından hiç indirmediği aşklarını yine taşıyacak. En iyisi en güzeli onlara ait yeniden... Ben kangren olmayı tercih ediyorum, kesip atmaktansa.
Aslında sancılı bir süreçteyim. Hakeza ben bağlılığa deliler gibi tapan, ama ondan korkan bir adamım. Sanki bir din bu, günah peşinde koşuyorum, ama cennet umudu ile sevap tercihlerinde de bulunduğum oluyor, hayatım zaten bu...
Bazen kendimi, tıpası açılmış küvette gitmeye meyilli kirli su gibi de hissediyorum, el sallar gibi hafiften azalırken, hüzünlü bir coşku var. Her bağımsızlığın bir saati var, hepsinin kurulu düzeni bir yere kadar, korkularım da ondan sonra başlıyor. Ya ben de gidersen o küçük delikler bütünü giderden içeri ve üzülürsem diye... Öyle ise bile susmayı yeğliyorum bu bakımdan, maddenin doğası gereği herşey olacağı gibi oluyor, ne kadar uzatmaya kalkarsan o kadar acı çekersin düsturu var serde. Ne kadar kaçsa da ana karakter filmlerin sonunda kötü yaratık ile yüzleşmelidir, zaten film bunun içindir.
Herşeye evet ama kaçmaya hayır yani. Ne zaman kaçsam hayat beni hırpalayarak durdurdu çok geçmeden, yüzüme çaldı, ne ise; kaçtığımı. Yüzleşmek gerekiyordu ve yüzleşiyorum ve artık çocuk değilim. Belki havailiğim de sadece mavi tonları bol şort mayomdan ibarettir artık, ben belki sadece öyleymiş gibi davranıp, bu sanrıların muhafazakarı, sahtekar bir kralım hayal dünyasının.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder