28 Ağustos 2009 Cuma

Mazeret salatası

Uzun zaman sayılır hallerde, yokum, yokluğumdan da sanki memnunum. Sanki hayatımda anlatılacak bir şey yokmuş gibi, uzun cümlelere tahammülsüz, makullük derecesinin çok üstünde şekilde ketumum. Hayatım allak bullak, ama kanasa da, umurumda değil, olmuyor artık. Eskiden olsa, boşalıp giden ne olsa bu vücuttan, bir ağıt silsilesi ile tamir ederdim eksikliğini, oysa şimdi kabullenmiş gibiyim sadece. Çocukken ve gençken, büyük yaştakilerin dinginliğine özenirdim ve yanlışlarımın çoğunu bu sinek vızıltısı heyecanlarıma bağlardım. Sanırsam, büyüyorum ve özendiklerim beklediğimden farklı gerçekleşiyor.

Ramazan başladı beri, iftar ve uyku arası geziniyorum. Ağustos ramazanını tatmamışken hiç, zorlanacağımın hesabıyla, yine o heyecan ile eyvahları çiğnerken, şimdi alışmışlık var serde. Spordan da uzağım haliyle, kilo dengemi korumak için hezeyanlı bir direnç içerisindeyim ya hayırlısı.

Hayatım ise, dün gece sabaha kadar çalışmış ve duruştaki fabrikadan dinlenmek için kopup gelen içeride uyuyan babanın mevcut olduğu bir cumartesi günü gibi, sessiz. Eğlencelerim sessiz, kızgınlıklarım sessiz, üzüntülerim sessiz, ağlamalarım sessiz ve kuru. Geçici olmasını da hesaba katıyorum elbette ama sanırsam el sallanıp giden bir sevgili artık delikanlılık, o damarlarda akan akıcı ve sıcak kan. Zamanın ötesinde hiç bir şey yok ve bu gerçek durup durup önüne çıkıyor insanın, toprağa karışsa bile, döngünün bir parçası da olsa da hatta, yine zamanın kulu kalıyor.

Say mesela, son defa misafirim olmuş sevdiceğim ve ben ağlayamamışım ardından. Bir sabah otobüsüne bindirip işe gitmişim, sanki aynı tarife, her gün yaşanırmış gibi. Hayatı zindan da edemezsin elbette, ama böyle bir diş gibi, her lokma yutuşta bir parçası o kayıp halkanın arasına kaçacak gibi kıl etmeliydi sanki. Bakamadım bile doğru dürüst ardından, mesai bekliyordu. Yarımdım, yarımım hala ve bunun tamamlanması zaman alacak, korkarım.

Hiç yorum yok: