2 Nisan 2009 Perşembe

Karanlık ve yalnız

Simsiyah bir pardesü ve içi dolu bir yığın tecrübe. Dışından görünümlü üşüyen ve tedirgin bir adam; oysa o titreklik kırmamaya, incitmemeye olabilir mi, ne dersin...

Hala daha adımlarımı sayıyorum, hala masumiyeti var çocukluğun içimde. Ne kadar büyüsem de, bedenimden bağımsız; o hep aynı kalacak. Yine bambaşka insanların hayatına girecek ve yine anlaşılamayacak; yine yalnız kalacak. İyi niyet; hep çabuk tüketilir-çabuk tükenecek, bir gecelik ay yoldaşı yıldız gibi, ertesi gece karanlıkta uykusuna devam edecek.

Karamsarlığım da hesapta var ama inan ki, karamsar değilim. Tüketmeye, daha da alev alev yanmaya adayım, yeter ki karanlığa bir fener dikeyim, sonra sönünce yine bir karatı olmak pahasına; eriyip yok olma pahasına.

Hala daha seviyorum insanları. Hala haşinliğini, vurmalarını ve benim onlar gibi onlara davranmamı; hatta basitliğimi, herkes kadar kalabalıkta önemsiz bir detay olmayı. Böyle bitecek herşey ancak ben siyahta bir renk olacağım sonuçta. Ölümlülük yada zamana bağlı kalmak, sanırsam bunun nedeni.

Ne zaman bir cenaze görsem o zaman olan oldu, sanki şuan. Hatırlayınca insanı basan dinginlik, kabullenme süreci.. Oysa bu insanı hayata daha bağlaması gerekmez mi, daha çok yaşa manalı bir kaç laf değil mi sanki, ha?... Mezarlık teslimiyetinin yeri yok hayatta ve ben hep böyle olacağım: Anılarında, kara kutunda...

Her nasılsa hayata bağlılık alıyor insanı. Sanki demin hepimiz ölüceğiz diye varlığı nesneden yokluğa bağlayan sufi tavırlar gidiyor, yerine herşey hayat, herşey şuan, ne dün ne yarın yalnızca bugün yani şimdi diyen kabullenmeyi reddeden isyankar bir koçero çıkageliyor. Aslında bu masala inanan da, masal da yalnızca şuan'lık, uzunluğu belki saniye bile değil. Mirası yok, mirasçısı yok; ateş böceğinin ağustos böceğine devrettiği görevi, eylül gelince grev yapan yokluk alıveriyor. Ama bu bir sır; laflar ise saliselik birer nota, kendine duyuramadığı makamsız tınıları içerir. Yeter ki sakla bu sırrı.

Hayat aslında renksiz, gördüğün; günlerin üstüne kapladığı defter kapları adeta. Çekiştirmemek lazım. İsmini yaz yapıştır üstüne ve kullan. Efkar yada buhranlar, sadece vakit kaybı. Anı yaşa.

Hiç yorum yok: