Dediğim ve sabah mahmurluğum ile hatırladığım ile, hatırlatmak isterim ki, bir küçük altın ile İzmir'e gideceğim, pek mahsun blog. Arkadaş bir tane de bize takmadı diye hayıflanma rica ediyim, sana neler yazıp o müsvetteleri göğsüne iliştirmemi unutuyorsun ve kırıcı oluyorsun blog. Neyse, kakara kukuri'nin sonu olmuyor, sen de bencilliğini muhafaza et; dönüşümde ikimizinkileri kapıştıralım, hangisi sopa yese-birimiz kazanacak, blogcuğum ve hamili kart yakıncığım.
Küçük altının, esvab-ı mucizesi ise, asker arkadaşımın nikahı var ve ben Cumartesi 17.30da Karşıyaka Nikah Dairesinde, askerlik yaptığımız bölüğü temsilen orada olacağım. Dün, bol gülüşmeli konuşmamızda, arkadaşıma bu espiriyi yapıp, yanıma inzibatları da takıp, onu yengenin kolundan kapıp askeri cezaevine atacağımızı söylemiştim ama en azından üniformalı bekliyorsa, orasını bilmem. 2 yıllık çarşı izni bol yalnızlık ve bol kasvetli geçti, ama ben hala umut giyiniyorum üniforma içine-sıcak tutuyor be, tertibim blogum...
Hiç unutmam acemiliğimizi yaptığımız alayda, bir gece uzun uzun konuşurken ve yemeğe kadar olan zamanı öldürürken birlikte, çok can alıcı ama o aldığı canı yeniden yerine diken bir laf etmiştim ve ben hala o mirası güdüyorum be blog... Benim demem, O'nun demesi yada birinden duymamız neyi değiştirir ki laf böyle olursa, ha:
-"Bir gün bu saçmalık bitince, yine hep böyle görüşelim, olur mu?"
Belki gelirsin diye boş yere yandım demesin, çünkü Allah işi çıkmazsa ordayım blog. Her sözümü keşke böyle tutsam...
Ay Karanlik - Cem Karaca
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder