18 Mart 2009 Çarşamba

Yalnızlık-vefalı sevgilim

Saygıdeğer blog, biliyorsun elle tutulur; gözle görülür hallerim olmuyor. Dengesiz diyeceğim de, çok dengesiz gördüm; kendime başka bir sıfat yakıştırmak lazım, diyorum. Onu da sen bul...

Bu haftasonu İzmir'e gidişim hayırlı oldu açıkçası. Unutkanlık belamdan ve beni içine almış şu kasvet ağından kurtulmam gerekiyor. Neden mi, çok basit, kadirşinaslığımı bile yitirmek üzereyim... Hayatımın en önemli günlerinden birinin yıldönümü kimvurduya kurban gidiyordu; aslına bakarsan ihmalim de söz konusu idi. Neyse, her nasılsa hatırladım, kazmalığım sanalda kaldı; paralel evrenlerden birinde, hayatının aşkının yıldönümünü unutmuş bir kazma yaşıyor; hükümsüzdür. Hayır neden böyle oldum bilemiyorum, sanırsam-özür dileyerek-dolap beygiri gibi mesaimi rutine bağlamamdan kaynaklanıyor. Hergün aynı ev, aynı iş, aynı uğraş, aynı internet, aynı diziler, aynı siteler, hatta aynı yüz, ki ben kendisinden bundan yine 12 yıl önce bir hayli kurtuluyordum, diyeyim ama kamyonet sıyırdı, yırttı bu aynada küstüğüm* surat.

Bundan yine 6 yıl önce, bir sıkıntılı yurt günü, Küçükpark'a çıkmıştım. Ada**'ya uğrayıp zaman öldürürten sonra son 525'e atladım. Orda yine yurttan başka bir arkadaşın, arkadaşlarıyla karşılaşmıştım. Hoşbeş derken, yurdun üst tarafında, 525***'ten toplu dökülüşümüz sırasında onlar bir grup arkadaşlarıyla karşılaştılar. Her zamankinin aksine, ben o gün yalnızlığı herşeye tercih eden bir haldeydim, yanımdaki arkadaşlarla da zaten kerhen muhabbet etmiş ve sanki beni odamda bekleyen yine daha sıkıcı olan zamanlara kopup gitme isteklerinde yüzüyordum. Nerden ve nasıl olduysa, o an bir grup kız ve arkadaşımın arkadaşlarıyla birlikte takriben 600-700 metre kadar yürümek zorundaydım. O bakımdan, ne bir bakış ne başka bir ilgim yoktu o kız grubuna. Meğer o cool (diyorlar ama sanırsam mutedil de olsa, karşılığı tam manasıyla yok dilimizde) tavırlarım ilgi celbediyormuş... Oradan yurda kadar konuşulanlara, sadece ismimi söyleyerek icabet etmiştim hepsi bu. Sonra her nasıl olduysa Abazan'a**** oturmak söz konusu oldu. Ben de o eski, bitaraf halimi atmıştım, bu yeni kahkaha curcunasıyla birkaç dakika daha geçirmek istemeye başlamıştım. Abazan'a oturduk ve çaylarımızı yudumlarken, yanımdaki kızla baya bir muhabbet hasıl oldu. O gün perşembe olmalıydı, çünkü Cuma günü American Beauty vardı Kültür-Sanat'ta. Ben o an, ortaya bir laf attım ve dedim ki, sayın arkadaşlar yarın benim işim yok, hep beraber filme gidelim. Öğrenciyiz; beleşe deliler gibi açığız ya, o bakımdan ekledim beleş olduğunu. Onun işi vardı bunun işi vardı sadece biri benim işim yok dedi. Baktım o yanımda oturan ve bana ayakkabıları çarpıp duran ve benden özür dileyen kız seslendiriyordu bu lafları. Tamam dedim, yarın seni alacağım 5. bloğun önünden... Ertesi gün, ne götüreyim ne yapayım diye düşünmüştüm. Mevsim bahar'dı ve ortalık papatya ormanı... Beleş'ti ya bir tanesini, kopardım aldım. Saat 12.00'de blok önünde bekliyordum. Tıpış tıpış geldi, süslenmişti. Elimi uzattım, o da cevaben elini uzattı; ancak şaşırarak: Çünkü o beleş olan paptya, ters halde elime saklıydı ve ona uzattığım elimi ters çevirmemle, O'na gülümseyen bir halde, dimdik merhaba diyordu... Çok hoşuna gitti, bu sihirbazlık lisesi ortaokul 1'den terk romantiğin numarası, teşekkür etti. Atladık tabanwaya, ver elini kültür sanat. Film nasıl başladı nasıl bitti bilmiyrdum keza o film değil'di ben film çeviriyordum. Kahkahaları etrafımızı rahatsız etmesin, diye çok sessiz olarak güldürüyordum. Filmden çıkıp Küçükpark'taki, kankam Tolga'yla takıldığımız balıkçıda aldık soluğu. Balık ekmek yudumlarken, hala gülüyordu dediklerime. Ama ben de 10 Cem Yılmaz gücündeydim, ne yalan söyliyeyim, o gün... Sonra anlattı arada, yeni bir aşktan kopmuş, baharla erimişti buzları ve gönlümün kırlarında almıştı soluğu... Uğraştırdı beni bu eski aşk ve çok üzdü, ama kazanan aşk oldu ve olacak... Severek izliyoruz.

21 mart vatana millete kutlu olsun. O gün bütün gülücükler benden, tüm halkımız davetlidir.

* 'Aynada baktığım yüze küskünüm' ismili dize. Uzun uğraşlarla girip çıktığım, en kasvetli ve dipsiz depresyonumun resmi şarkısının, en vurucu sözüdür. Parça tesirlidir ve beni hala ve çoğunlukla anlatan bir şarkıdır, küçüklerin ulaşamayacağı yerde saklayınız; onlar büyünce nasıl olsa o yollardan geçerler.(parental advisory)
** Ada internet cafe. Küçükpark girişinde yer alan, kazık ama kaliteli oyun ve pcleri olan net cafemiz, ilgiyle takip ediyoruz.
*** Ege Üniversitesini dolaşan ücretsiz servis. Resmi zaten yazarca verilmiştir. Öyle kalabalık olur ki, bazıları yabancı binerken, akraba inerler...
**** Bornova KYK yurdunun efsanevi cafesi. Adı neden öyle, bilinmiyor; araştırılıyor. Ama özleniyor.

Hiç yorum yok: