.......................Alıntı.........................
Koşa koşa kavuşmak gibi, ama hiç koşmamışsın sanki; sadece bir koşu ben gelmişim, sadece ve sadece. Tek kişilik bir oyun gibi, roller ben, yazan ben, çeviren ben, yapımcısı ben; anlatanı ben olmuşum hatta, sen ise oyunun adı. Bu kadar onore edip de, yokluğunla karşılaşmak daha da sahici bir alkış oluyor; keza alkışlayan da benim. Bu derece düşkünlük, sanırsam annelerde olur. Korkarım; bu anaç sevda bana kalp pili gibi; bir yerde... Mecbur'um bir nefes dünyadan alacağımsın ve çekip gideceksin; biteceksin-tekleyeceksin. Her güzel rüya gibi.Izdırap ne kadar bizden bir kelime değil mi? Sanki böyle tokat gibi ama hakikaten kızartan cinsten, gül açar derler öğretmen menşeilisine, benimkine de sen müsebibsin-(sanırsam) hayatı öğretiyorsun bir kere daha....
Biliyor musun en acısı da ne... Bilemezsin hatta bilmen acılarına ilaç olur, daha da borçlanırdın hayata. Mutluluklarla piyes oynarken ben, tek başıma savaşarak getirdiğim bu tiyatroyu sana bırakıyorum. En değersiz hediye, istenmeden verilen sanırsam, tiyatro sensiz (artık) bir sirk ve başımın üstüne yıkılmış...
En güzel sözlere berbat bir beste gibi olmayan aşkımız ve bu dünyaya fazla, gerçeğe ise az... Hadi çek fişini makinamın ve iyi uykular öpücüğünün adını koyalım. Daha buğusu yok olmadan hatta, yok olsun sıcaklığı. Sakin ve sessiz-başucunda, en naif keman konçertolarını dinleyelim; nağmeleri ağlatmasın hatta, güldürsün...
Bunca saçma sapanlık ve yaptığım ve harcına kanımı kattığım bu garibanlık bitsin gitsin. Ne sen hak ettin, ne de ben; büsbütün hakkını yedik hayatın, o her zaman buz gibiydi ve bahar alalade bir mevsim'di. Ne geldin ne gidiyorsun bakışları bilirim ki gözlerine yerleşti, affet bu pespayeliğimi. Ayık kafa gitmedi belki sarhoş kafa söylenir türküsü, bir alkol ifrazatında ise meze olur acısı....
Kaç göz yaşı bilmem ama kağıttan gemiyi yüzdürür mirası.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder